Rahmân Olan Allah Arşa İstivâ Etmiştir: Ne Demek?
İzmir’de bir kafenin köşesinde otururken, bir anda bir arkadaşımın “Rahmân olan Allah arşa istivâ etmiştir” cümlesini duyduğumda, kafamda bir sürü soru belirdi. Hemen sordum: “Peki, bu gerçekten ne anlama geliyor?” Cevap her zaman olduğu gibi net değildi, ama bana bir şeyin üzerine düşünme fırsatı sundu. Allah’ın Arş’a istivâ etmesi, yani tahtına oturması meselesi, birçoğumuzun belki de yüzeysel olarak düşündüğü ama içine girince kafa karıştıran bir konu. Bugün, bu terimin güçlü ve zayıf yönlerini inceleyerek, bu ifadeyi tartışmak istiyorum. Bu yazıda, “Rahmân olan Allah arşa istivâ etmiştir” meselesinin ne demek olduğunu, ne kadar doğru anlaşıldığını ve nasıl yorumlandığını irdeleyeceğim.
Güçlü Yönler: Dini Öğretilerin Derinliği ve İfadenin Gücü
İlk başta, bu cümle bana oldukça derin ve anlamlı bir ifade gibi geldi. “Arşa istivâ etmek” terimi, Allah’ın mutlak kudretinin simgesi gibi. Arş, yani evrenin en yüksek noktası, her şeyin üzerinde ve Allah’ın her şeyin ötesinde olduğu fikrini simgeliyor. Bu açıdan bakıldığında, “Rahmân olan Allah arşa istivâ etmiştir” cümlesi, Allah’ın egemenliğini ve yüceliğini anlatan güçlü bir ifade olarak öne çıkıyor. Çünkü her şeyin bir yerden yönetildiği, bir tahtın üzerine kurulmuş bir evrende, Allah’ın o tahtta oturması, Onun her şeyin sahibi olduğunu ifade ediyor. Yani, dünyadaki tüm düzenin ve kaosun bir merkezi var; ve o merkez, Allah’tır. Bu çok hoşuma gidiyor, çünkü her şeyin bir düzeni olduğunu hissediyorum. Üstelik bu cümle, bana evrenin işleyişinin bir “plan” dahilinde olduğu hissini veriyor. Bu da insana huzur veriyor.
İzah Edilmeyen Derinlik: Arş’a İstivâ Etmek ve Anlam Karmaşası
Fakat, hemen burada bir duralım. “Arşa istivâ etmek” tam olarak ne anlama geliyor? Çünkü herkesin bu ifadeyi aynı şekilde anlamadığını biliyoruz. Kimileri bunu Allah’ın fiziksel olarak bir tahta oturması gibi anlıyor, ki bence burada ciddi bir mantık hatası var. Allah’ı bir yere oturtmak, sanki Ona sınır koymak gibi bir şey. Yani, zaman ve mekân kavramlarına sahip olan bir varlık, bir tahtta oturabilir mi? Bunu kabul etmek bana biraz garip geliyor. O zaman, Allah’ı sınırlamak gibi bir şey yapıyoruz. Peki, Allah’ın her şeyin üzerinde olduğu, her şeyi kuşattığı bir varlık olduğunu kabul ederken, Ona bir mekân biçiminde istivâ etmeyi nasıl açıklıyoruz? Bu soruyu düşündükçe, cümlenin çok daha derin, çok daha soyut bir anlam taşıması gerektiği hissine kapılıyorum.
İçsel Çelişki: Allah’a Mekân Nasıl Atfedilebilir?
Beni asıl zorlayan nokta, Allah’ın mutlak bir varlık olarak mekânla sınırlı olamayacağı gerçeği. Eğer Allah bir mekânda oturuyorsa, O zaman fiziksel bir varlık gibi bir sınır içine çekilmiş olmuyor mu? Yani, sınırsız ve her şeyin yaratıcısı olan bir varlık, neden bir yere oturmak zorunda kalsın? Bu tip sorular kafamı karıştırıyor. Çünkü biz, Allah’ı sınırsız ve her şeyi kuşatan bir varlık olarak tanıyoruz. O zaman, nasıl oluyor da “Arş’a istivâ etmek” gibi bir ifade, bu sınırsızlıkla çelişiyor? Eğer Allah, her yerdeyse, her şeyi kuşatmışsa, O’nun bu dünyaya dair bir yere, bir mekâna oturması gerektiğini nasıl kabul edebiliriz?
Günümüz İslam Dünyasında İstivâ Konusunda Çeşitli Görüşler
Bundan sonra, bu meseleye farklı bir açıdan bakmayı denedim. Günümüzde birçok alim, “Arş’a istivâ etmek” ifadesinin mecazi bir anlam taşıdığı görüşünü savunuyor. Onlara göre, bu ifade, Allah’ın kudretinin her şeyi kapsadığına işaret ediyor. Yani, Allah’ın Arş’a oturması, aslında Allah’ın her şeyin üzerinde egemen olduğu ve her şeyin kontrolünü elinde tuttuğu anlamına gelir. Bunu kabul edebilirim. Sonuçta, Allah’ın mutlak egemenliği ve kudreti, fiziksel bir oturmayı gerektirmez. Ancak, diğer taraftan, kelime anlamı ve geçmişteki bazı yorumlar göz önüne alındığında, bu cümlenin hala çok katmanlı bir anlam taşıdığını unutmamak gerekiyor. Yani, işin içine biraz da tarihsel bağlam ve kültürel yorumlar giriyor. Tüm bunlar, bizi ne kadar kafa karıştırsa da, aslında üzerinde düşünmemiz gereken önemli meseleler.
Modern Zihinde Bir Arayış: İstivâ’nın Günümüz İslamı’ndaki Yeri
Beni en çok zorlayan şeylerden biri de, bu tür dini meselelerin modern dünyadaki yerine nasıl oturduğuydu. Günümüz gençliği, özellikle internetin etkisiyle, çok daha sorgulayan ve eleştirel bir bakış açısına sahip. Yani, “Rahmân olan Allah arşa istivâ etmiştir” gibi ifadeler, sıradan bir dogma olarak kabul edilmiyor. Gençler, bu tür kavramları sorgulamak, anlamak ve üzerine düşünmek istiyor. Bu da aslında çok sağlıklı bir şey. Çünkü dini anlayışımız, sadece geçmişten aktarılan bilgilerle değil, aynı zamanda kendi içsel sorgulamalarımızla da şekillenmeli. Belki de bu yüzden, “arşa istivâ etmek” gibi bir kavramı anlamak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürekli bir arayış içinde olmamızı sağlıyor.
Sonuç Olarak: Bu İfade Gerçekten Ne Anlama Geliyor?
Sonuçta, “Rahmân olan Allah arşa istivâ etmiştir” meselesi, basit bir cevapla geçiştirilemeyecek kadar derin ve karmaşık bir konu. Bu ifade, dinî anlayışımıza göre değişebilir; kimisi bunu mecazi bir anlamda alırken, kimisi fiziksel bir anlamda ele alıyor. Ama bence en önemli soru şu: Allah’ın Arş’a oturması, gerçekten de O’nun sonsuz kudretini ve yüceliğini sınırlıyor mu? Yoksa bu ifadeyi, Allah’ın her şeyi kuşatan kudretinin bir sembolü olarak mı kabul etmeliyiz? İşte bu sorular, düşünmemiz gereken ve üzerine tartışmamız gereken konular. Belki de bu konuda nihai bir yanıt yok, ama şunu kabul edebiliriz: Dini kavramları anlamak, sadece inançlarımızı değil, aynı zamanda nasıl düşündüğümüzü ve sorguladığımızı da şekillendirir.